1 Şubat 2015 Pazar

TÜRKİYE, HAM PETROL FİYATLARINDAKİ ‘ILIMLI DÖNEMİ’ İYİ DEĞERLENDİREBİLECEK Mİ?



Cahit UYANIK

Yükselen ham petrol fiyatları ile bağlantılı olarak, Türkiyenin yurt dışına ödediği enerji ithalatı faturası yıllardır kararlı ve düzenli bir şekilde artıyor. Bu fatura;

- 2010 yılında 38.5 milyar dolar (cari açık: 45.3 milyar dolar),
- 2011 yılında 54.1 milyar dolar (cari açık: 75.1 milyar dolar),
- 2012 yılında 60.1 milyar dolar (cari açık: 48.5 milyar dolar),
- 2013 yılında 55.9 milyar dolar (cari açık: 65 milyar dolar) ve
- 2014’ün ilk 10 ayında 45.9 milyar dolar (Ocak-eylül cari açık: 30.9 milyar dolar) oldu.

Bu tablodan da görülebiliyor ki, ağırlıklı olarak ham petrol ve doğal gazdan oluşan enerji ithalatı faturası Türkiye ekonomisini zor durumda bırakan cari açığın en önemli sebeplerinden birisi. Ancak; bir ara varili 120 dolara kadar yükselen ham petrol fiyatları, 2014 yılı  Haziran ayından beri düşüşe geçti. Şu anda varili 70-75 dolar olan ham petrol fiyatlarının  önümüzdeki 2 yılda yükselişe geçemeyeceği tahminleri ise tüm analistler tarafından kabul görüyor. Peki ham petrol fiyatları neden düşmeye başladı?
(Yeni Yazı-Tıklayınız) DÜNYA, HAM PETROL FİYATLARINDA İSTİKRARLI BİR DÖNEME GİRMEYE HAZIRLANIYOR



Bu düşüşün birçok teknik, ekonomik ve bazılarına göre politik sebebi var. Ama en önemli sebeplerden birisi bence, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) ekonomiye para pompalamayı bırakarak, 2015 yılında faiz artışına gideceğinin kesinleşmesidir. Günümüzde bir “spot piyasa ürünü” olan ham petrolün (Ham petrolün özellikleri iyi tanımlandığı ve kolay ulaşılabilir olduğu için günlük alım-satım piyasası oluşmuştur ve bu nedenle spot piyasa ürünüdür) hareketlerinin yönünü dolar belirler.

Dolar bol olunca (faizi az veya sıfır ise), ham petrole talep artacağı için fiyatları hemen yükselir. Dolar azalıp, doların fiyatı (faiz) artmaya başlayınca; ham petrol ucuzlar. Yani dolar yatırımcıları bu ortamda dolar faizi mi, ham petrole dayalı değerli kağıtlar mı ikileminde, (hele ki 5-6 yıldır fiyatları yüksek seyreden ham petrol yerine), getirisi net ve garanti olan doları tercih edeceklerdir. Böylelikle bir varil (159 litre) ham petrole ödenen dolar daha az olacaktır. Yani 1 litre ham petrol, daha geçen yıl 75 cent iken şimdi 44 cente düşmüştür. Bir dolara geçen yıl 1.3 litre ham petrol alınabilirken, bu rakam şu anda 2.3 litreye çıkmıştır. Daha zor ulaşılır hale gelen her bir dolarla, daha fazla ham petrol satın alınabilmeye başlanmıştır. Petrol satıcısı ülkeler de her bir dolara ulaşmak için, daha fazla petrol vermeye razıdır.                   

Türkiye petrol fiyatlarıyla bağlantılı süreçlere hiç yabancı değil. Ekonomisi ve dolayısıyla hükümetlerin ülkeyi yönetme kapasitesi, 1970’lerin başından bu yana ham petrol fiyatları ile adeta köşe kapmaca oynuyor. Yazının başında ortaya koyduğumuz rakamlar da, 2009-2014 yılları arasında da bu oyunun yeni bir versiyonunu yaşadığımızı gösteriyor.

Petro-politik süreçte Türkiye’yi yakından ilgilendiren fiyat düşüşleri ile nasıl bir döneme giriliyor ve en az 2 yıl sürmesi beklenen bu ılımlı dönemden yararlanabilecek miyiz? Düşük petrol fiyatlarının, Türk ekonomisi için üretim artışı anlamına geleceği kesin gibi ama bu dönem ekonominin dış enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltmak amacıyla, bir fırsat olarak iyi değerlendirebilecek mi? Bu soruların cevaplarını vermeden önce petro-politiğin Türkiye’deki kısa, önemli, etkili sonuçlar yaratan ve aynı zamanda renkli tarihini hatırlamakta yarar var.

Petrol denilince ise Türkiye’de insanların aklına, 1970’li yıllarda Eurovision Şarkı Yarışmasına “Petr-Oil” adlı şarkıyla katılmamız gelir. Ses sanatçısı Ajda Pekkan, bu protesto içerikli şarkıyı tanıtım klibinde, benzin bulamadığı için otomobilini at arabası ile yürütmekteydi. Şarkı, yarışmada pek başarılı olamadı ama dünya ve Türkiye petrol tarihine girmeyi başardı.

Petrol, şu anda 45 ve üzerindeki yaşlarda olan insanların adeta kabusuydu. Çünkü 1970’li yılların başında ham petrol fiyatlarının 2.5 dolardan 12 dolara çıkması Türkiye için neredeyse iflas etmek anlamına geliyordu. İçe kapanık bir ekonomiye sahip olan Türkiye, döviz gelirlerinin neredeyse tamamını ham petrol almak için ödemek zorunda kaldı. Döviz olmayınca petrol alınamıyor ve insanların günlük hayatları olumsuz etkileniyordu. Türkiye’nin giriştiği 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası uygulanan Amerikan Ambargosu ekonomide önemli etkiler yaratarak döviz krizini derinleştirdi. Bunu petrol fiyatlarında 1979’da yaşanan artış dalgası izledi. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, benzin istasyonlarında uzayıp giden otomobil kuyruklarını soran gazetecilere “Benzin vardı da, biz mi içtik?” diyerek tarihe geçen bir cevap verdi.

Türkiye, 1980’li yıllarda ekonomisini dışa açtı. O tarihten sonra, (2000’li yıllara gelindiğinde varili zaman zaman 120 doları geçse de) ham petrol satın alacak dövizi her zaman bulabildi. Türkiye, 1990’nın ikinci yarısından itibaren fiyatı ham petrole bağlı olarak belirlenen doğal gazda önemli bir tüketici haline geldi. Doğal gazı hem şehirleri ısıtmakta hem de elektrik üretiminde kullanmaya başladı. Öyle ki halen elektrik üretiminin yarısı doğal gaz yakıtlı santrallerde gerçekleştiriliyor.  Yani Türkiye’nin petrole, petrol türevi ürünlere ve doğal gaza bağımlılığı şu anda hayli yüksek.   

Yazımızın başındaki sorularımızın cevaplarına gelince… Ham petrol fiyatlarındaki düşüşün kalıcı olma ihtimali artınca, bu konuya nasıl yaklaştığı ilk merak edilen kişi elbette ‘ekonominin patronu’ Başbakan Yardımcısı Ali Babacan oldu. Babacan ise hayli temkinli bir yaklaşım sergileyerek "Orta vadeli programımız 2015 yılında 102 dolarlık bir petrol fiyatı öngörüyor. Bunun altındaki her bir dolar Türkiye'ye artı yazar.  Petrol fiyatlarında her 10 dolarlık düşüş Türkiye'nin cari açığına 4 milyar 400 milyon dolar katkı yapar. Enflasyonumuzu 0.5 puan azaltır. Ama biz orta vadeli programımızı değiştirmiyoruz. Biz o programı ihtiyatlı yaptık ve o şekilde devam ediyoruz. Petrol fiyatlarının düşüş eğilimini devam ettirmesinin etkisi 2015'te görülür. Cari açığın GSMH’ya oranında yüzde 5'in altını rahatlıkla konuşuyor olabiliriz o zaman... 2015 enflasyon hedefine de kuşkusuz olumlu katkısı olur" dedi.

Babacan Türkiye'nin yapısal reformlarını sürdürme konusunda asla rehavete kapılmayacağını kaydederek "Petrol fiyatları düştü, problemlerimizi çözdük, onun için artık rahatlayalım, rehavet içinde oturalım... Böyle bir şey diyemeyiz. Bu işler hiç belli olmaz. Petrol fiyatları her an tekrar yükselebilir gibi hazır olmak zorundayız. Hesabımızı, kitabımızı, yapısal reformlarımızı da buna göre yapmak zorundayız. Kuzey Irak'la, Azerbaycan'la yaptığımız enerji anlaşmaları oldukça önemlidir. Daha çok petrol, daha çok doğalgaz boru hattı, Türkiye'nin bunlardan daha fazla kaynak edinmesi çok önemlidir. Yenilenebilir enerjiye ve yerli kaynaklara yönelmemiz, enerjiyi daha verimli kullanabilmek için atacağımız adımlar önemlidir. Nükleer enerji Türkiye için çok önemlidir. Dolayısıyla bu ana politikalardan asla taviz yok. Bütün kararlılığımızla bu reformları yapmak zorundayız. Petrol fiyatları düştü diye sevinmek için çok çok erken" dedi.

Babacan’ın sözleri aslında sorularımızın çoğuna cevap niteliğinde… Türkiye, önümüzdeki dönemde ham petrol fiyatlarındaki düşüşe güvenerek yapısal reformları ertelemeyecek. Ham petrolün güvenli ve sürekli şekilde tedariki konusunda anlaşmalarını sürdürecek. Yenilenebilir ve yeni enerji kaynaklarına yönelirken, nükleer enerji yatırımlarında da vazgeçmeyecek.  Hükümetin niyeti bu yönde. Dünya siyasi konjonktüründen kolay etkilenen ham petrol fiyatlarının tekrar yükselebileceğini  de unutmadan, dikkatli ve özenli bir biçimde ham petrole ve doğal gaza bağımlılığı azaltmakta fayda bulunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder