7 Nisan 2015 Salı

MB'DEN ENFLASYONU ARTIRAN MEYVE-SEBZE FİYATLARINA SERİNKANLI BİR BAKIŞ

Cahit UYANIK

Türkiye’de geçmişten bu yana bir türlü bitmek bilmeyen tartışma konularından birisi meyve-sebze fiyatlarındaki artış veya azalışlardır. Gün geçmez ki, tarlalarda çiftçilerin ürününü sattığı fiyat ile büyük kentlerdeki tüketicilerin ödemek zorunda kaldığı fiyatlar arasındaki büyük farkla ilgili haberler okumayalım. ‘Üretici-komisyoncu-tüketici’ üçgeninde bitmeyen bir kan davasını andıran sebze-meyve fiyatları, Türkiye’de artık genel ekonomik dengeleri de yakından ilgilendirir oldu. Nasıl mı? Türkiye’de son 30 yılda yaşanan yüksek enflasyon dönemindeki yüzde 70-80’i geçen fiyat artışı oranlarının arasına gizlenip, çok da fazla dikkat çekmeyen meyve-sebze fiyatları, artık düşük enflasyon döneminde kritik rol oynamaya başladı. Çünkü Türkiye’de son 4-5 yıldır yaşanan nispi olarak düşük enflasyon döneminde, sebze-meyve fiyatları, ‘oyunbozan’ durumuna düştü. Sanayi ve hizmetler sektöründe fiyat artışları veya azalışları beklentiler doğrultusunda hareket ederken, meyve-sebze fiyatları buna ayak uyduramıyor. Yani sanayi ve hizmetler sektöründe düşük seyreden fiyat artışları genel enflasyon hedefini tutturmaya yardımcı olurken, tarım fiyatları çoğunlukla kontrolsüz bir görünüm sergiliyor. Bu da fiyat artışı hedeflerinin tutturulamaması sonucunu doğuruyor.

Tarımsal fiyatlardaki istikrarsız görünüm, Türkiye’de genel fiyat istikrarını sağlamak ve korumak ile görevlendirilmiş bulunan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) da gözünden kaçmadı elbette. TCMB, ocak ayı sonunda açıkladığı 2010 yılının ilk Enflasyon Raporunda bu konuya özel bir yer ayırdı. “Türkiye’de İşlenmemiş Gıda Enflasyonunda Oynaklık: Durum Tespiti” adlı çalışmada, öncelikle gıda fiyatlarının analizi yapılıyor. Gıda fiyatlarının ‘işlenmiş’ ve ‘işlenmemiş gıdalar’ olmak üzere iki ana başlık altında incelenebildiği belirtilen çalışmada, “İşlenmemiş gıda ürünleri meyve, sebze, et, balık gibi belirgin bir işleme sürecine tabi tutulmadan; işlenmiş gıda ürünleri ise belli bir işlem ve katma değer zincirinden geçtikten sonra hane halkının tüketimine sunulan ürünlerdir. İşlenmiş olanlara kıyasla daha yüksek oynaklık sergileyen işlenmemiş gıda fiyatları, gerek enflasyon görünümü, gerekse enflasyon öngörüleri üzerinde önemli bir belirsizlik kaynağı oluşturmaktadır” deniliyor.

İşlenmemiş gıda fiyatlarının gelişiminde daha çok meyve-sebze üretimi ve dış talep gibi unsurların; işlenmiş gıda fiyatlarının seyrinde ise sektörel talep gelişmeleri ile ithalat fiyatları, döviz kuru gelişmeleri, hava koşulları ve motorin, buğday gibi girdi fiyatlarının belirleyici olduğuna işaret ettiği anlatılan çalışmada “Bu bağlamda, işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde özellikle arz yönlü unsurların etkisinin güçlü olduğu, işlenmiş gıda fiyatlarında ise göreli olarak konjonktürel gelişmelerin daha etkili olduğu dikkat çekmektedir. Nitekim 2009 yılında, işlenmemiş gıda fiyatları arz yönlü şoklar nedeniyle yüzde 19,35 oranında artış kaydederken, işlenmiş gıda fiyatlarındaki artış, girdi ve ithalat fiyatlarındaki gerilemeyle talep koşullarındaki zayıf görünüm sonucunda, yüzde 1,04 ile sınırlı kalmıştır” ayrıntısına yer veriliyor.

Çalışmada işlenmiş ve işlenmemiş gıda fiyatlarının son yıllardaki gelişimi incelendiğinde; işlenmemiş gıda fiyatlarının yıllık enflasyonundaki dalgalanmaların boyutunun yüksek olduğu, işlenmiş gıda fiyatlarının yıllık artış oranındaki oynaklığın ise daha sınırlı olduğunun gözlendiği vurgulanarak “Nitekim, işlenmemiş gıda grubunda 2009 yılında son 5 yılın en düşük üçüncü çeyrek değişim oranının ardından, dördüncü çeyrekte meyve-sebze ve et fiyatlarındaki yükselişler sonucunda son 6 yılın en yüksek fiyat artışı yaşanmıştır. Bu doğrultuda, yıl sonu tüketici enflasyonu Ekim 2009 Enflasyon Raporunda sunulan tahminin 1 puan yukarısında gerçekleşirken, sapmanın tamamı işlenmemiş gıda fiyatlarından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla, söz konusu fiyatların seyri, tüketim sepeti içindeki payı da göz önüne alındığında önemli bir tahmin belirsizliği oluşturmaktadır” deniliyor.

Çalışmada hava koşullarındaki değişimlerin meyve ve sebze gibi ürünlerin arzındaki değişimleri büyük ölçüde belirlediği anlatılan çalışmada, işlenmemiş gıda fiyatlarının bu yapısı gereği oynaklık sergilemesi beklendiğine vurgu yapılıyor. Ancak Türkiye’de hava koşulları nedeniyle fiyatlardaki oynaklığın boyutunun diğer ülkelere kıyasla belirgin bir ölçüde yüksek olduğunun gözlendiği kaydedilen TCMB çalışmasında, “Nitekim, 2006-2009 döneminde aylık enflasyon oranları üzerinden AB-27 ülkeleriyle yapılan karşılaştırmalara göre, Türkiye’de aylık gıda fiyat değişimleri AB-27’dekine oranla yaklaşık 4 kat daha fazla oynaktır. İşlenmemiş gıda fiyatları için bu fark 6 kata kadar çıkmaktadır ve Türkiye AB-27 ülkelerinin tümünden daha yüksek bir aylık işlenmemiş gıda fiyat değişkenliğine sahiptir. Bunun yanında, işlenmemiş gıda fiyatlarının tüketim sepeti içindeki payının da AB ülkelerine kıyasla yüksek olması nedeniyle, söz konusu fiyatların tüketici enflasyonuna yaptığı katkı Türkiye’de belirgin bir oynaklık sergilemektedir” değerlendirmesinde bulunuluyor.

Çalışmada işlenmemiş gıda fiyatlarında önemli yeri olan alt kalemler karşılaştırıldığında ise meyve, sebze ve et gibi önemli alt grup fiyatlarının Türkiye özelinde oldukça oynak bir yapı sergilediği anlatılıyor. Özellikle kırmızı ve beyaz et fiyatlarının son 4 yıllık dönemde AB-27’ye oranla 10 kat daha yüksek oynaklık sergileyerek ilk sırada yer aldığına dikkat çekiliyor. İncelenen dönemde meyve fiyatlarında Türkiye, Macaristan’ın ardından ikinci, sebzelerde ise Bulgaristan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin (GKRY) ardından üçüncü en yüksek oynaklığa sahip olduğu ortaya çıkmış.

İşlenmemiş gıda fiyatlarının daha oynak bir yapıya sahip olmasının sebeplerine de girilen çalışmada Türkiye’nin çoğu AB ülkesinden farklı olarak, önemli bir üretici konumunda olmasına dikkat çekiliyor. Bu kapsamda coğrafi konumu, toprak yapısı, ürün çeşitliliği vb. nedenlerle Türkiye’de mevsimsel etkenlerin fiyatların gelişiminde Avrupa’ya göre daha baskın bir rol oynayabileceğinin akla geldiği anlatılıyor. Türkiye’den sonra en yüksek oynaklığın coğrafi konum itibarıyla Türkiye’ye yakın olan Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde olduğu, önemli bir meyve ve sebze üreticisi konumundaki İspanya’da ise işlenmemiş gıda fiyatlarında kayda değer bir oynaklığın görülmediği bildiriliyor.

Çalışmada “Nitekim mevsimsel etkilerden arındırılmış fiyatlardaki değişimler incelendiğinde, Türkiye’de işlenmemiş gıda fiyatlarının halen belirgin olarak yüksek bir oynaklık sergilediği, dolayısıyla oynaklıkta mevsimsellik dışında kalan diğer faktörlerin ön planda olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, üretici konumda olmayan ülkeler yurt içi tüketime sundukları işlenmemiş gıdaların temin kaynaklarını farklılaştırarak, bu kaynaklara gelen münferit şokların fiyatlarda oynaklık yaratma riskini azaltabilmektedirler. Bu çerçevede, yüksek oynaklıkta etkili olabilecek bir diğer nedenin tüketim tercihleri ve alışkanlıkları olduğu düşünülmektedir. Ülkemizde meyve, sebze ve et gibi ürünleri işlenmemiş olarak tüketme alışkanlığının yaygın olması, bu ürünlere yönelik talebin fiyat esnekliğinin diğer ülkelere kıyasla düşük olmasına ve dolayısıyla ürün arzındaki dalgalanmaların göreli olarak yüksek fiyat değişimleri oluşturabilmesine imkân tanıyabilmektedir” deniliyor.

Özellikle meyve ve sebze gibi ürünlerde üreticiden nihai tüketiciye giden dağıtım zincirlerinin uzun olduğu, her aşamadaki fiyatlama davranışının birbirinden etkilenerek, ekonomiye gelen şokların enflasyon üzerindeki yansımalarını şiddetlendirebildiğine vurgu yapılan çalışmada, “Ayrıca ulaştırma maliyetlerindeki oynaklık, sulama, üretim ve saklama teknolojilerindeki altyapı eksiklikleri (ambalajlama tesisi, soğuk hava deposu gibi), kayıt dışılık gibi yapısal sorunların varlığı da fiyatlardaki oynaklığı artırmaktadır. Bu durum fiyat istikrarına giden yolda yapısal düzenlemelerin önemine işaret etmektedir. Bu çerçevede, halihazırda uzun süredir devam eden sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi hakkındaki kanun hazırlıklarının tamamlanması ve uygulamada da hedeflenen amaçlara ulaşılabilmesi büyük önem arz etmektedir” değerlendirmesinde bulunuluyor.

MB çalışmasında Türkiye’de meyve ve sebze üretim miktarının yaklaşık yüzde 24 gibi bir kısmının tüketim merkezlerine ulaşamadan pazarlama sürecinde zayi olduğuna dikkat çekilen çalışmada, altyapı eksiklikleri nedeniyle, fiyatlardaki oynaklığı azaltabilecek tampon stok tutma imkanının da az olduğu ifade ediliyor. Teknolojik olarak daha ileri yöntemlerin kullanılmasının, arz şoklarının üretimde oluşturduğu dalgalanmaları sınırlandıracağı kaydedilen çalışmada, üretim tarafında ise arz yönlü şokların etkisini yumuşatacak nitelikte finansal güce sahip büyük üreticilerin olmadığı, vadeli işlemler borsasının işlerliğinin bulunmadığı, uzun dönemli kontratların eksik olduğu, perakende sektörünün çok sayıda küçük satıcıdan oluşmasının sorunlar yarattığına da dikkat çekiliyor.
(Bu yazı, Türk Standardları Enstitüsü (TSE) yayın organı Standard Dergisinin Mart-2010 tarihli sayısında yayınlanmıştır)

TÜRKİYE, BUĞDAY ÜRETİMİ VE PAZARLAMASINDA KÖKLÜ BİR DEĞİŞİME HAZIRLANIYOR

AB'YE UYUM İÇİN TARIMA İKİ ÖDEME KURULUŞU GELİYOR
BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASININ 3 YILI VE SONUÇLARI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder