Diyanet İşleri Vakfı'nın toplantı salonu konuklar için hazırlanmıştı. Belirlenen saatte teker teker gelmeye başladılar. İlk konuk İzmir'dendi... İzmir'in eski Belediye Başkanı Burhan Özfatura, masada yerini yeni almıştı ki, kapıda 20 yıllık kadim dostu Talat Şimdi göründü. Ülker Gıda Sanayii ve Ticaret A.Ş'nin sahibi Sabri Ülker de diğerlerini çok fazla bekletmedi.
Türkiye Diyanet İşleri Vakfı'nın Genel Müdürü Kemal Güran ve diğer Diyanet görevlilerinin katılımıyla toplantı başladı. Görünüşte her şey olağandı. Diyanet'in dışından toplantıya katılan üç kişiyi kimse yadırgamazdı, çünkü üçü de 'dini bütün' insanlardı. Diyanete onlar konuk olmayacaktı da kimler olacaktı.
Ancak toplantıya katılanlar konuşmaya başlayınca, onları bir araya getirenin 'dini sohbet' olmadığı ortaya çıkıyordu. Aksine, toplantı oldukça dünyevi bir konu üzerineydi. Bol bol 'para' üzerine konuşuluyordu. Sohbette sık sık, fizibilite, rantabilite, sermaye, nakit gibi ekonomik terimler duyuluyordu.
Bütün bu insanlar 20 milyar liralık bir yatırımın peşindeydiler. Üstelik bu öyle bir yatırımdı ki, trilyonluk cirolara ulaşılacaktı. Son yıllarda ufak ufak iş hayatına atılma belirtileri gösteren Diyanet Vakfı, Türkiye'nin en büyük hipermarketini kurma hazırlığındaydı. 14 bin metrekarelik bir alanda kurulacak hipermarketle, deyim yerindeyse 'Diyanet İşleri Holding A.Ş'nin temeli atılıyordu. Çünkü arkadan bir de film şirketi gelecekti.
Böylelikle Diyanet İşleri Vakfı, otobüs işletmeciliğinden mağazacılığa, filmcilik ve kasetçilikten bankacılığa dek uzanan geniş bir alana el atıyordu. Vakıf Genel Müdürü Kemal Güran'ın deyişiyle "İane beklemek hoş olmadığından 'vakıf' bu işlere yönelmişti."
KOMAŞ doğdu
Açılacak hipermarket yeri için Ankara'daki Kocatepe Camii'nin altındaki 14 bin metrekarelik alan düşünülmüştü. Ancak elbette ki, sadece büyük bir alan hipermarket açmaya yetmezdi. Bir de işletici gerekti. Akla hemen Burhan Özfatura geldi. Özfatura, hem dini çevrelere yakın bir isimdi, hem de İzmir'deki Tansaş'la 'marketçilik' üstüne deneyim kazanmıştı. Bu işi Özfatura kotarabilirdi. Özfatura teklife olumlu baktı. Eh bir yere Özfatura gider de Talat Şimdi gitmez mi? Şimdi de kolları sıvadı. Tansaş'ta belediyede Özfatura'nın yardımcılığını üstlenen Talat Şimdi, kurulacak KOMAŞ-Kocatepe Modern Mağazacılık A.Ş.'nin genel müdürlüğüne getirildi.
"Etin ucuzu bizde"
Çok değil yedi ay sonra Ankaralılar "Etin ucuzu Diyanet'te", "Taze yumurta bulunur", "Son model araba beklemesiz mağazamızda", "Hazır giyim reyonumuzu gördünüz mü?" gibi reklamlarla karşılaşacaklar. Ekim ayında açılacak hipermarket için Genel Müdür Talat Şimdi, "shopping hall" nitelemesini kullanıyor. "Bizim yerimiz hipermarketlerden bile daha büyük olacak" diyen Şimdi, 3.000'i ithal olmak üzere, 9.000 çeşit mal bulunduracaklarını açıklıyor. Yani iğneden otomobile kadar her türlü malı Diyanet'in marketinde bulmak mümkün olacak. Diyanet yetkilileri büyük bir müşteri potansiyeline güveniyorlar. Hesaplarını Talat Şimdi şöyle anlatıyor:
"Mağazaya yürüyerek gidip gelinebilecek çevrede 650 bin kişi oturuyor. Cuma günleri ise yaklaşık 24 bin kişi ibadet maksadıyla camiye geliyor. Bu büyük bir potansiyeldir."
Diyanet'in alışveriş merkezi iki kaynaktan mal temin edecek. Kaynaklardan biri Amerika ve İngiltere'deki mağaza zincirleri olacak. Yurt dışındaki çeşitli kuruluşlarla temas halinde olduklarını söyleyen Şimdi "İthalatı bu mağazalardan yapıp karşılığında aynı miktar malı onlara satacağız" diyordu. Yani bir anlamda ithalat ve ihracata da soyunuyorlar.
Rekabetin Diyanetçesi
"Yatırıma ülkemizde üretici ile tüketiciyi ilk elde karşılaştırmak, bir köprü görevi görmek amacıyla girişildi" diyen Talat Şimdi, tüm açıklamalarıyla 'işbilir bir tüccar' gibi konuşuyor:
"Ortakları, mağazadaki temel malların üreticisi durumundakilerden seçtik. Sonuçta malı daha ucuza alıp daha ucuza satmak istiyoruz. Şirkete ileride Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı üretim kooperatiflerini de ortak etmeyi düşünüyoruz."
Küçük bakkallar birleşin!
"Bakkal ve küçük marketlere, işletmeciliğini kendileri yapmak üzere bilgi birikimimizi ve ismimizi kullandıracağız. Bu tür bir işletmecilik Japonya'da 100 mağaza hedeflenerek yapılmış, kısa sürede 3.700'e çıkmış. Amerika'da şu anda market ve bakkalların yüzde 60'ı küçük müteşebbisler ile market zincirlerinin ortak işletmesinden oluşuyor."
Diyanet geliyor
Talat Şimdi'nin bu açıklaması Diyanet Vakfı'nın ne denli büyük bir işe hazırlandığını gösteriyor. Eğer bu örnekleri hayata geçirmeyi başarırlarsa, Türkiye'deki perakende alışveriş zincirinin Amerika'da olduğu gibi yüzde 60'ını ele geçirmeleri işten bile değil. Üstelik bunu gerçekleştirmek, büyük bir alıcı kitlesini kendilerine çekmek için önemli bir silahları var: Ucuza satmak.
Tüketiciye ucuz mal sunmak için üreticiyle ilişki kurmanın yanı sıra bir planları daha var. Talat Şimdi, bunu şöyle anlatıyor:
"Ben daha önce İzmir'deki Tansaş tecrübesinin içinde bulundum. Biz orada fiyatları, personel giderleri ile sabit giderleri asgariye indirerek piyasadan yaklaşık yüzde 30 daha ucuza getirdik. Burada da aynı yöntemi uygulayacağız."
Ancak Talat Şimdi, bütün ucuzlatıcı unsurları sayadursun, en önemli unsuru söylemeyi unutuyordu. Marketçilikte bir numara olmaya hazırlanan Diyanet Vakfı'nın koskoca bir vergi muafiyeti vardı. Yani bunca kazançlı iş karşısında tek kuruş vergi ödemeyecekti. Herhalde ucuz fiyatlarda bunun olumlu etkisini de göreceklerdi.
Haksız rekabet
"Vakfın sağlayacağı gelir daha büyük olursa, bunun kullanım alanları değişirse sıkıntı yaratır. Çünkü vakıf, vergi muafiyetine sahip... O zaman bu vergisiz kazanç olacak."
Diyanet'le turizmcilerin arası açık
Aslında Diyanet İşleri'nin "dünyevi çalışmalardan" dolayı aldığı ilk eleştiri bu değildi. 1987 yılında kurdukları uluslararası otobüs işletmeleri, Hac ve Umre gezilerini organize etmek üzere kurulmuştu. Ancak çok geçmeden Diyanet Vakfı'nın hac turu organizasyonu düzenlemesi, turizm sektöründe sancılara yol açtı. Seyahat acenteleri, hac organizasyonunun kendi görevleri içinde yer aldığını söylüyor ve tartışmalar başlıyordu. Sonuçta organizasyonda seyahat acentelerine kontenjan veriliyordu. Ancak bu kez de Diyanet İşleri, seyahat şirketlerini denetleme yetkisini kazanıyordu. Sıra bu kez seyahat acentelerindeydi. Onlar da bu denetimin kaldırılması İçin Diyanet İşleri Başkanlığını mahkemeye veriyorlardı. Yani bu kez din işiyle öbür işler birbirine girmiş, Diyanet İşleri soluğu mahkemede almıştı.
"Diyanet Film" sunar
Taşımacılık, marketçilik derken Diyanet İşleri yakında Yeşilçam'a da rakip olmaya hazırlanıyor. İşe önce finansörlükle başladılar. Senaryosunu Tarık Buğra'nın yazdığı ve Yücel Çakmaklı'nın yönettiği "Sahibini Arayan Madalya" filmini finanse etmek, onlar için önemli bir deneyim oldu. Geçtiğimiz günlerde galası yapılan film, yakında gösterime girecek. Kurtuluş Savaşı yıllarında Maraşlılar'ın düşmana karşı direnişinin anlatıldığı bu film için vakıf, 314 milyon liralık harcama yaptı.
Bu ilk işten "hoşlanan" vakıf yetkilileri bundan böyle sadece finansörlükle sınırlı tutmayacak sinemacılığa ilgisini... Vakıf, filmcilik ve kasetçilik işine girmek için bugünlerde hazırlıklarını hızlandırıyor. Bu iş için "Sesli ve Görüntülü yayınlar. A.Ş" adlı bir şirket kuruldu. Yakında bu şirket kendi filmlerini kendi yapacak. Aynı şekilde ses kasetleri de hazırlanacak. Yani çok yakında sinemalarda "Diyanet Film sunar" anonslu filmler seyredilecek.
Vakfın "iş dünyasına" adım atmasını hoş karşılamayanlar da var. SHP Gaziantep Milletvekili ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Ateş, vakıfların belli zümrelerin çıkarlarına hizmet eden, sadece bunların ekonomik gelişmesini sağlayan bir yola girdiklerini söylüyor. Ateş'e göre ihtiyaç sahibine yardım ilkesinden uzaklaşılıyor. Ateş "Vakıfların ellerindeki kaynakları halk yararına kullanabilmesi için şirketleşme mümkün görülebilir. Ama bu, toplumun yararı bir tarafa bırakılıp belli zümrelerin çıkarları göz önüne alınarak yapılırsa gelecek açısından tehlikelidir" diyor.
Diyanet Vakfının bu son girişimi Türkiye'de İslami örgütlenmenin yeni bir aşamaya geldiğini gösteriyor. İslam bankacılığından sonra, İslami alıveriş yerlerinin bundan sonra artacağı gerçeği ortaya çıkıyor. Bu girişim memlekete ve ticaret hayatımıza hayırlı olur inşallah!...
---------------------
"Vakıfların ticaret yapmaları daha medenice"
Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürü Kemal Güran, hipermarket projesinin gerekçelerini Panorama'ya anlattı:
Güran: Vakıf mevzuatı, vakıfları ticari bir işletme kurmaya teşvik ediyor. Vakıflarla ilgili tüzükte, idarecilerin 'basiretli' davranmaları gerektiği söylenmiş. Diyanet Vakfı idarecileri olarak biz, bir taraftan vatandaşın dini amaçlı bağışları ile hizmet verirken, öte yandan mal varlığını artırmak için ticari işletmelere ortak oluyoruz. Amacımız vakıf senedindeki gayeyi gerçekleştirmeye destek olacak imkanları hazırlamaktır.
Panorama: Vakıfların ticari işletmelere ortak olmaları "vakıf ruhu"na aykırı değil mi?
Güran: Günümüzde vatandaşların ianelerini bekleyerek vakıf amaçlarına ulaşmaya çalışmak pek hoş bir şey değil. Bana, vakıfların ticari işletmelere ortak olarak kendilerine gelir yaratmaları daha medenice geliyor.
Panorama: Kocatepe Camii altındaki alanın büyük bir alışveriş merkezi olarak değerlendirilmesine nasıl karar verildi?
Güran: Caminin projesinde böyle bir alışveriş merkezi zaten görünüyordu. Bu saha, ayrı ayrı kişilere de küçük dükkanlar şeklinde kiralanabilirdi. Ama mal sahibi-kiracı ilişkisinden doğabilecek bazı tatsızlıklar, cami olayının ruhuna aykırı düşebilirdi. Bu nedenle Vakıf Mütevelli Heyeti böyle bir girişime karar verdi.
Panorama: Vakfınız bir tür filmcilik şirketi kuracakmış...
Güran: Vakfımız zaman zaman sesli ve görüntülü yayınlar yaptı. Halen de yapıyor. Bu yayınların daha düzenli ve ticari amaçlı bir kuruluşça yürütülmesini gerekli görüyoruz. Bu nedenle "Sesli ve Görüntülü Yayınlar A.Ş" adı altında şirket kurma hazırlıkları sürüyor.
-----------------
"Vakıf, amacını kötüye kullanıyor"
Prof. Dr. Çetin Özek, Diyanet Vakfının son girişimleriyle ilgili sorularımızı yanıtladı:
Prof. Dr. Özek: Dinsel vakıflar, ibadet yerleri yaptırmak, ibadete ilişkin çalışmalarda bulunmak vb. amaçlar gütmesi gereken vakıflardır. Zaten dinsel vakıflar, bu nedenle net gelirinin yüzde 5'i oranındaki teftiş ve denetleme masraflarına katılma payı ödemekten kurtulabilmektedirler. Ayrıca bu tip vakıflar, kamuya yararlı vakıf sayılıp kendilerine vergi bağışıklığı da tanınmaktadır.
Panorama: Vakıfların şirketleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Özek: Vakıfların şirket kurup paydaş olmasını engelleyen bir yasa kuralı yoksa da, uygulamada şirketleşmesi olgusuyla vergisiz kazanç sağlamanın yolu açılmıştır. Vakıf, esasında bir hizmete, amaca yönelik tüzel kişiliktir. Ancak hizmeti, amacı gerçekleştirebilmek için gelir sağlayan bir faaliyette bulunması gerekir. Salt, kar sağlamaya yönelik şirketleşme vakıf kavram ve amacıyla bağdaşmaz.
Panorama: Diyanet Vakfının böyle bir girişime ortak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Özek: Türkiye Diyanet Vakfı, vakıf olarak da Kocatepe Camiinin müştemilatını çarşı haline getirip işletebilir. Vakfın bu imkanını kullanmayıp, şirket kurması "vakıf-şirket" ilişkileri çerçevesinde "giderleri" görünüşte artırmak ve vergisiz kazanç sağlamak amacıyla açıklanabilir. Belirtilen durumda, Diyanet Vakfı, amacını ve "kamuya" yararlı vakıf sayılmasındaki nedeni aşan biçimde "kazanç sağlamaya" yönelik şirket durumuna girmektedir. Bu, hakkın kötüye kullanılmasıdır.
T. DİYANET VAKFI’NIN İŞTİRAKLERİ
|
|||
İŞL. VE İŞTİRAK ADI
|
SERMAYESİ (milyon TL)
|
VAKFIN PAYI (%)
|
ÇALIŞTIĞI ALAN
|
Gintaş A.Ş (1983)
|
200
|
97
|
İnşaat
|
Yayın-Matbaa İşl. (1982)
|
150
|
100
|
Vakıf yayınları
|
Uluslararası Otobüs İşletmesi (1987)
|
350
|
100
|
Hac ve Umre
|
Vakıf Yayınları İşletmesi (1988)
|
350
|
100
|
İslam Ansiklopedisi
|
Temsaş A.Ş. (1989)
|
500
|
88
|
Cami temizliği
|
KOMAŞ A.Ş (1990)
|
20.000
|
93
|
Mağazacılık
|
Kuveyt-Türk Evkaf Finans
|
160
|
1
|
Özel finans kurumu
|
(Bu kapak haberi, Ekonomik Panorama Dergisinin 08 Nisan 1990 tarihli Yıl:3 Sayı: 8'de yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder